HANGİ HASTALIKLAR ERKEN EMEKLİ EDER

HANGİ HASTALIKLAR ERKEN EMEKLİ EDER

MESLEK HASTALIKLARI DAVALARI SORU VE CEVAPLAR

MESLEK HASTALIKLARI DAVALARI SORU VE CEVAPLAR

MESLEK HASTASI MIYIM DİYE Mİ SORUYORSUNUZ ?

MESLEK HASTASI MIYIM DİYE Mİ SORUYORSUNUZ ?

MESLEK HASTALIĞININ UNSURLARI

MESLEK HASTALIĞININ UNSURLARI

ÇALIŞANLARIN MESLEK HASTALIKLARI BİLDİRİMİ

ÇALIŞANLARIN MESLEK HASTALIKLARI BİLDİRİMİ

MESLEK HASTALIKLARI DAVALARI SORU VE CEVAPLAR
  • Ana Sayfa » Haberler
  • 19 Aralık 2018 - 14:52:48
MESLEK HASTALIKLARI DAVALARI SORU VE CEVAPLAR

SORU Gün içinde karşıma gelen meslek hastalığına ilişkin bir dava ile ilgili olarak değerli görüşlerinize acil ihtiyacım var; Şahıs 2001 yılında çalıştığı bir firmada akciğerleri ile ilgili bir meslek hastalığına yakalanıyor. Bu husus çok sonra 2009 yılında da ilgili meslek hastalıkları hastanesi tarafından tespit ediliyor ancak hastalığın türü nedeniyle maluliyet olmadığı saptanıyor. Hastalığın 2001 yılında […]

SORU
Gün içinde karşıma gelen meslek hastalığına ilişkin bir dava ile ilgili olarak değerli görüşlerinize acil ihtiyacım var;

Şahıs 2001 yılında çalıştığı bir firmada akciğerleri ile ilgili bir meslek hastalığına yakalanıyor. Bu husus çok sonra 2009 yılında da ilgili meslek hastalıkları hastanesi tarafından tespit ediliyor ancak hastalığın türü nedeniyle maluliyet olmadığı saptanıyor. Hastalığın 2001 yılında çalışılan firmadan kaynaklandığı SGK tarafından tespit ediliyor.

1- Maluliyet olmamasına rağmen iş verene maddi-manevi tazminat açılabilir mi?
2- Hastalığın tespit 2009 yılında yapılmış olmakla zamanaşımına girmekte miyiz? ( zamanaşımın bu davalarda 10 yıl olduğunu düşünüyorum ama emin değilim)
3- En önemlisi de; iş verenin söz konusu meslek hastalığı türüne göre yükümlülük süresi ilgili cetvele göre 10 yıl. Yani çalışanın işten ayrıldığı tarihten sonra hastalığın 10 yıl içinde tespitinin halinde işverenin sorumluluğu bulunduğu anlıyorum. Bu noktada 2013 yılında açılacak davada süre bakımından bu bakımndan bir hak kaybı söz konusu mudur?
CEVAP

İşverenin işçiyi gözetme borcunun sınırı dürüstlük ve iyiniyet kuralları ile belirlenir, bununla birlikte işveren, işçinin yaşam, sağlık ve beden bütünlüğünü işyeri tehlikelerine karşı korumakla yükümlüdür.

BK.417: IV. İşçinin kişiliğinin korunması
1. Genel olarak
MADDE 417- İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.
İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.

Olayınıza dönersek meslek hastalığına uğrayan kişinin sigortalı olması halinde SGK tarafından gerekli sağlık yardımları yapılmalıdır.(SSGSSK m.63)

Burada önemli olan meslek hastalığına yakalanan kişinin gerçek zararları ve manevi tazminat hususu. Tabi ki maddi tazminat konusunda tüm zararlar SGK tarafından karşılanmışsa işçi, maddi tazminat hususunda işverene başvuramaz.

YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ E. 2006/2714 K. 2006/4872 sayılı kararında: Öte yandan Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda ( tazminat davaları ) öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı, haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin belirlenen tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. denilmektedir.

Yani öncelikle (maddi tazminat) konusunda SGK’ya başvurma zorunluluğu vardır.

İşverenin sorumluluğuna gelince, Yargıtay 21.HD.nin 2007 tarihli bir kararında; İş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle işverenin hukuki sorumluluğu, kanun ve içtihatlarla belirlenmiş olan istisnai haller dışında, kural olarak iş akdinden doğan işçiyi gözetme ( koruma ) borcuna aykırılıktan kaynaklanan, kusura dayalı sorumluluktur. denilmiştir.

Örneğinize geri dönersek burada işçinin tazminat talebinde akdi sorumluluk ile haksız fiil sorumluluğundan doğan dava hakları yarışır, işçinin akdi sorumluluğa ilişkin hükümlere başvurması daha yararına olduğu gibi,sizin olayınızda 1 yıllık süre de geçtiğinden haksız fiil sorumluluğuna dayanmak zaten mümkün değildir, kaldı ki akdi sorumluluğa dayanarak, kusursuz olduğunu ispat yükünü de işverene yüklüyoruz. Dolayısıyla zamanaşımı süresi 10 yıldır.

İşverene bir kusur yüklenemiyorsa, işçinin zararının tümünün karşılanamaması, SGK tarafından yapılan ödemeler ile yetinilmesi söz konusu olacaktır. Bu da zaten işçinin, iş hukukunun halledilmesi gereken önemli sorunlarından biridir.

Bununla birlikte meslek hastalığı sonucunda işçi bedensel veya ruhsal bir zarara uğrarsa koşulları varsa manevi tazminat da isteyebilir. Burada da gene işverenin kusuru gereklidir.Kusurun tamamı işçiye aitse, veya kusurun (işverene oranla) çok büyük bir kısmı işçiye aitse manevi tazminata hükmedilmez.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2008/21-245 K. 2008/249

Dava, meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan davacı isçinin maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.Uyuşmazlık, rapora göre belirlenen %71 sürekli iş göremezlik oranı bakımından davalının zamanaşımı definin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Meslek hastalığı ya da iş kazası nedeniyle belirlenen maluliyet oranında bir artma olduğu taktirde, bu durum yeni bir olgu olup artan miktar için ayrı bir dava açılabilmesi mümkündür. Meslek hastalığından kaynaklanan tazminat davalarında zaman aşımı süresi Borçlar Kanununun 125. maddesi gereğince 10 yıldır.
T.C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/18133
Karar: 2014/19106
Karar Tarihi: 30.09.2014
TAZMİNAT DAVASI – MESLEK HASTALIĞI SONUCU MALULİYETTEN DOĞAN MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT – MANEVİ TAZMİNATIN FAZLA TAKDİRİ SURETİYLE HÜKÜM KURULMASININ İSABETSİZ OLUŞU – HÜKMÜN BOZULMASI GEREĞİ
ÖZET: Dava 12.11.2013 tarihinde meslek hastalığı nedeniyle sürekli iş göremezlik oranının %0,00 dan %20,00’ye yükselmesi nedeniyle %20,00 oranındaki artış için maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Manevi tazminatın takdirinde yanılgıya düşülerek ve özellikle manevi tazminatın fazla takdiri suretiyle hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
(818 S. K. m. 47) (6098 S. K. m. 56) (YİBK 26.06.1966 T. 1966/7 E. 1966/7 K.)
Dava: Davacı, meslek hastalığı sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Bülent Mustafa Şimşek tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Karar: 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 12.11.2013 tarihinde meslek hastalığı nedeniyle sürekli iş göremezlik oranının %0,00 dan %20,00’ye yükselmesi nedeniyle %20,00 oranındaki artış için maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Maddi tazminatın belirlenmesine ilişkin karar isabetlidir. Manevi tazminata gelince; manevi tazminatın takdirinde yanılgıya düşüldüğü, manevi tazminatın fazla takdir edildiği anlaşılmaktadır.
Meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezliğin ortaya çıkmasında davalı işverenin % 70,45 oranında kusurlu bulunduğu, % 29,55 oranında ise kaçınılmazlığın söz konusu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 18.000,00-TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, manevi tazminatın takdirinde yanılgıya düşülerek ve özellikle manevi tazminatın fazla takdiri suretiyle yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 30.09.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)

  • Yorumla
KÖŞE YAZARLARI

ANKET

Sizce web sayfamız nasıl?

Yükleniyor ... Yükleniyor ...
Üye Girişi
  • Kullanıcı Adınız
  • Şifreniz